Dr. Mehmet Alkanalka: “Dış politika konularının iç politikada kullanılmasının sakıncalarını ve mahzurlarını son 20 yılda maliyeti artan bir şekilde yaşadık. Zafer Partisi iyi yönetim, şeffaflık, halka hesap verilebilirlik kapsamında son Cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı ile yazılı mutabakat ile örnek bir uygulama başlatmıştır. Bu örnek uygulamanın uluslararası ilişkilerde de tatbik edilmesini ve yazılı anlaşmaların Türk Milleti için stratejik pusula olması Zafer Partisinin Türk Milleti adına talebidir. Suriye ve PKK terör örgütü ile mücadelede Adana Mutabakatı bu kapsamda oldukça değerlidir.”
“Komşu devletlerdeki iç savaşlar ve iç istikrarsızlık farklı boyutlarının yanında uluslararası terörizm olarak da ulus-devletler için ciddi ve karmaşık bir terör boyutunu da ihtiva etmektedir. Bu nedenle, devletlerin güvenlik ve istikrar krizleri dış destek ve müdahaleler ile artmakta coğrafi olarak öncelikle komşu devletleri etkilemektedir. Soğuk Savaş sonrası 1998’de Suriye’den Türkiye'ye PKK terör örgütü saldırılarının artması üzerine Milli Güvenlik Kurulu tarafından alınan karar kapsamında teröristbaşı Öcalan'ın Suriye'de kalmasına göz yummaya devam edildiği takdirde bunun Türkiye açısından savaş sebebi (casus belli) sayılacağı dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı E. Org. Atilla ATEŞ tarafından Suriye sınırındaki Hatay’da yaptığı konuşmada; "terör saldırılarının Suriye’ye savaş nedeni olacağı" ifadeleriyle vurgulandı. Suriye Devlet Başkanı Beşar ESAT ile samimi ilişkiler ve yakınlık sonradan Arap Kışına dönen Arap Baharı ile iç savaşlardan Türkiye; güvenliği, ekonomisi ve demografisi en fazla etkilenen NATO üyesi olmuştur. Nitekim Türkiye, Irak ve Suriye’deki iç savaşlardan her anlamda olumsuz olarak etkilenmiş̧ ve ağır bedeller ödemek durumunda kalmıştır. Türkiye Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD terör örgütü tarafından oldu-bittiye getirilmek istenen suni terör oluşumuna “Memleketini en buhranlı ve zor anlarda eziyetten, felâketlerden, belâlardan koruyan ve zaferleri ve geçmişi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber uygarlık nurlarını taşıyan kahraman Türk Ordusu’nun şehitler vererek askeri müdahalesi ile bir kez daha dur demiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan 07-08 Ekim 2019’da Sırbistan’a yaptığı ziyaret esnasında gazetecilerin sorularını cevaplarken, Barış Pınarı Harekâtı'nı Adana Mutabakatı'na dayanarak; “Biz Adana Mutabakatı'na dayalı olarak oradayız. Adana Mutabakatı'na göre, rejim tarafından PKK'ya karşı tedbir alınmayacak olursa, bizim güçlerimizin onu kovalama hakkı vardır.” ifadelerinde bulunmuştur.”
“İsveç’in NATO üyeliği Türk kamuoyunu uzun süre meşgul etmiş, birçok siyasetçi, gazeteci, “stratejist” teröre destek veren İsveç’in ve aynı zamanda Kur’an’ı yakma eylemleri ile dini ayrımcılık yapan İsveç’in NATO üyeliğine destek vermemesi gerektiği ve vermeyeceği açıklamaları bir kez daha havada kaldı.”
“NATO tarafından İsveç’in NATO üyeliğine yönelik yapılan 10 Temmuz tarihli basın açıklamasının 2. Maddesinde İsveç’in PKK'ya karşı terörle mücadele iş birliğini önemli ölçüde genişlettiği ifadeleri, 3. Maddesinde ise İsveç’in, YPG/PYD'ye destek vermeyeceğini yinelediği bulunmakla birlikte YPG/PYD’nin bir terör örgütü olduğuna yönelik herhangi bir ifade bulunmamaktadır.
NATO’nun Terörizme Karşı Savunma İçin Askeri Konsepti Belgesine göre; NATO’nun terörle mücadele prensiplerinden müttefiklere destek başlığı altında, devletlerin kendi halklarının ve topraklarının terörizme karşı korunmasında birincil sorumluluğa sahip olmalarıesas olmakla birlikte NATO içinde müttefik devletlerin terör eylemlerini önleme ve azaltma çabalarında iş birliği yapabileceği hususları da yer almaktadır.”
“NATO’nun 5. Maddesi ilk defa ABD için hayata geçirilmiş, NATO üyesi olan Türkiye ABD’ye terörizmle mücadele konusunda destek sağlamıştır. Türkiye’nin terörle mücadelesinde ise gerçeklerden ziyade farklı algılar söz konusu olmuş ve Türkiye yeterli desteği almak bir yana, müttefikleri tarafından terörist olarak gördüğü PKK/PYD’ye silah ve eğitim yardımı dâhil her türlü desteğin verildiğini tecrübe etmiştir.”
Bu kapsamda;
1-NATO’nun YPG/PYD'yi terör örgütü olarak kabul etmesini,
2-PKK/PYD’ye verilen müttefiklik ilişkisi ile uyumlu olmayan her türlü desteğe ivedi olarak son verilmesini,
3-Suriye’de başta PKK/PYD terör örgütü tarafından yerlerinden edilmiş Suriyeli vatandaşların ana vatanlarına dönmelerinin sağlanmasını,
4-Suriye ile Adana Mutabakatı kapsamındaki esaslara geri dönülmesini ve NATO’nun güçlü üyesi Türkiye’ye Suriye’de terörizmle mücadele konusunda güvenmesini yazılı olarak NATO gündemine getirilmesini teklif ediyoruz.